Bloglardan

Erkin.
Bunu yazmak hala çok zor. Şuan 3. denemedeyim. Yazıp yazıp siliyorum. Sanki suan burada yazacagım hicbirsey yazmam gerekenleri yeteri kadar ifade edemeyecek gibi. Yazacagım herseyden cok daha fazlasını hakediyorsun. Ama ben yazabilecegim kadarıyla, tekrar, deniyorum..
1 sene geçti. koskoca bir sene. ancak geçen 12 ay, 52 hafta, 365 gün, 8765 saat ve 525 948 dakika boyunca bir kez bile aklımdan çıkmadın. geçen bir sene hiçbirşeyi değiştirmedi. Hani zaman iyileştirir derler ya, öyle değil aslında. Hala aynı koca boşluk, ve onun getirdiği aynı acı. Daha az acıtıyor diye birşey yok. Hiçbir şey azalmadı. Ne bu acı, ne bu sevgi, ne bu çaresizlik. Hiçbiri azalmadı. Ancak arttı, sana olan bu özlem, seni delice özlemek ama elden hiçbirşey gelmemesi. İşte bu dayanılmaz birşey.
bekle, yine olmadı. hala yazamıyorum. sanırım bu 4. denemem olacak. anlatamıyorum derdimi, hayır öyle birşey değil.
bu öyle ki, sabahları kalkıyorsun yatağından, okula işe güce, nereye gideceksen gideceksin, hatta kalkıp kahvaltını yapıp çayını kahveni de içeceksin, ama o ilk uyandığın an.. ilk gözlerini açıp henüz yorganın altından çıkmayıp bir iki dakika yatağın içerisinde beklediğin vakit var ya, o vakit işte, düşünüyorsun, benim uyandığım bu sabah, erkin uyanamadı..
işte bu düşündükçe insana daha çok vuran birşey sanırım.
sadece bu değil ama. bunun birde uyumadan öncesi var,
ışıkları kapayıp tam uykuya dalmak üzere olduğun dakika, o karanlıkta, bir şekilde orada olduğunu bilmek istiyor insan. keşke orada olsan, uyurken beni izlesen diyorum içimden. yada direk oradaymışsın gibi farzediyorum bazen. ama oradaysan bile, sana yaklaşamamak, ve belki de uyandığım da o karanlığın bozulacak ve orada olmayacak oluşunu bilmek.. kaldırması zor bunu.
işte bu bir yıl boyunca, her gün yatarken ve kalkarken, bunları düşünüyorum.
bunların da ötesinde, gün içerisinde de, öyle şeyler oluyor ki..
yeni tanıştığım biriyle konuşurken, finli bir müzik grubundan bahsediyorlar mesela, “Erkin öğretmişti bana” diyorum. Bir şarkıdan bahsediyorlar, bir şarkı duyuyorum, “Erkin çok severdi” diyorum. Aslında hala seviyorsun, biliyorum.
Ama şuan şurada ne yazarsam yazayım, sanki satırlara sığdıramıyorum. Geçen sene bugün hava yağmurluydu. Bugün, her an yağmayı bekliyor. Herşey çok sessiz sanki. Sanki herşey köşesine çekilmiş, seni özlüyor. Herşey seni özlüyor, Erkin.
Belki bunların hepsinden evvel, sadece gideceğini düşünüyordun, ama yanıldın. Öyle ki, heryerdesin Erkin. Hani şu oturduğum koltukta seninle konuşurduk, yatağımdaki yastıklara sarılıp dertlenirdin, terasımda gülüşür şakalar yapardık, banyoda bir kez çok içtiğinde yüzünü falan yıkamıştık, alt kattaki kanepede uyumuştun, taksime beraber çıkardık, beraber ıslandık, güneşli havalarda beraber parklara açık alanlara gittik, beraber metroya bindik, beraber taksiye bindik, beraber..
Çok şey paylaştık. ama az şey paylaştık. Daha çok paylaşacaktık.
Telefonum eğer bozulup da içindeki herşey silinmeseydi, bana zamanında atmış olduğun tek bir mesaj, o hep sakladığım tek bir mesaj belki şuan bana söyleyebileceğin tek şey olabilirdi.
“Yalvarıyorum üzme kendini”
Daha önce üzüldüğüm zamanlarda, illa ki birçok kişi teselli etmeye çalışmıştır, ancak o mesaj, nedense o mesajı hiç silemeyeceğim aklımdan, o kadar içten, o kadar umursayan bir mesajdı ki. Tam uyumak üzereydim o mesajı attığında. Ama o mesajdan sonra, ağlayarak değil, gülümseyerek uyudum..
Erkin. Elimden hiçbirşey gelmiyor. Diyecek hem o kadar çok şey var, hem de hiçbir şey yok. Ama gerçekten üzgünüm, ne kadar üzülme desen de, ne kadar yalvarsan da, üzülüyorum.
Şu hayatı beraber yaşayamamıza değil belki, şu hayatı senin şuan yaşayamamana.. Kaçırdıklarına, arkanda bıraktıklarına, belki de şuan gülebileceğin tüm şakalara, beğeneceğin tüm filmlere, alacağın bütün albümlere, dinleyeceğin bütün şarkılara, okuyacağın tüm satırlara, ve belki de tanıyacağın bütün insanlara üzülüyorum.
Şayet seni zamanında tanıyamamamışlarsa.. Gerçekten onlara üzülüyorum.
Seni çok seviyorum bitanecik Erkin “ehe mehe”, aynı dediğin gibi.
Bir saniye, galiba yine olmadı.
Bunu yazmak çok zor.. 5. deneme….

 

Lilienmeer, 02,03,2010

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir